KAZDAĞLARI NDA SIRT ÇANTALI
GEZGİNLER İLE
KAZDAĞLARI NDA SIRT ÇANTALI
GEZGİNLER İLE
Sizlere 19 Mayıs günü
başlayan gezimizden bahsetmek istiyorum. Önce Atayı anma Gençlik ve Spor
Bayramını coşku ile kutladık. Bayram bitiminde saat 12 de Ayvalık karavan parkına geldik. 2 çekme karavan ve bir yataklı araç
hazırlıklarımızı tamamlayıp Kazdağları Evciler bucağına doğru yola koyulduk. 2 mola verdik çay ve wc ihtiyaçlarımızı
giderip yolculuğumuz sonunda saat 16 da Evciler Kardelen kampa ulaştık.
Bayramiçde yol üzerinde gördüğümüz otostop yapan sırt çantalı gençleri yolda
bırakmaya içimiz elvermedi. 12 kadar
olan bu gençleri 3 araca paylaştırıp bizlerin de katılacağı etkinliğe
beraberce gittik.
Gördüğümüz manzara bizi çok etkiledi. Şöyle ki; araçlarımızı park
ettiğimiz yerin tam önünden şırıl şırıl akan bir dere vardı, suyun içi o kadar
temizdi ki dibindeki taşları sayabiliyorduk. Yan tarafımızdan ahşap bir
köprüyle karşı tarafa bağlanmıştı. Her taraf yemyeşil.. yeşilin bütün tonlarını
bulmak mümkün.. arabalarımızın etrafında üzerinde kırmızı kırmızı kirazlar olan
ağaçlarla dolu.. kuş sesleri ve de suyun üzerinde ördekler yüzüyor.. hayal etmesi
bile çok güzel olan şeyleri ( hele ki büyük şehirlerden gelip de görenler için)
harika bir manzara… karşı tarafta ise çadırlar kurulmuş, akşam yakılmak üzere
kamp ateşinin odunları hazırlanmış.. gençlerle dolu ….
Kamp alanında iş bölümü yaparak çok kısa
sürede konuşlandık ve yol yorgunluğunu üzerimizden atmak üzere biralarımızı
yudumlarken bir yandan da akşam yemeği hazırlıklarımızı yaptık. Yemek zamanı
geldiğinde hava artık yavaş yavaş kararmaya başlamıştı, ahşap köprü
aydınlatılınca ve derenin sesinin eşliğinde… yaklaşık 25 kadar çadırdan oluşan
gençler kamp ateşini yakmışlardı bile… biz de mangalımızı hazır ettik, tabiî ki rakının eşliğinde .Gece önce şarkılı ,türkülü
,halaylı ,oyun havalı.. bir süre sonra sessiz sinema oyununa döndü … saat epey ilerlemişti sanırım 02 suları idi,
bizler yattık ama gençlerin bir çoğu sabahladı .
Sabah saat 07 gibi uyanmaya
başladık, temiz havada azıcık uyku bile yeterli oluyor. Bu manzaraya uyanmak o
kadar hoş ki… Yıllarca kamp yaptığım için bu durum bana hiç yabancı değil.
Kahvaltıya ek olarak ben Ayvalık tostu yaptım. Beraberinde mükellef bir
kahvaltı ile güne başladık. Sonrasında etrafı biraz dolaştık salıncağa bindik. Salıncak
dediysem öyle sıradan bir salıncak değil.. suyun hemen dibinde.. sallanmaya
başladığında derenin orta yerine kadar gelebildiğiniz ve adeta suyun üzerinde
uçtuğunuz.. çoşkuyla çocukluğumuza gittik. Nedendir bilmem ama ben çok keyif aldım. Gençler de uyanmaya
başlamışlardı. Teker teker menderes çayında yüz yıkayıp kahvaltı faslı ve sonrasında bulaşık yıkama, derken gün az da olsa ilerlemişti. Şu gerçeği
vurgulamak istiyorum nerede olursak olalım teknolojiyi hep yanımızda taşıyoruz.
Mesela cep telefonu bir teknoloji harikası.. hele bu son çıkanlar.. gençler bu telefonlara resmen aşık, cihaz
beden tek parça gibi … beraberimizde getirdiğimiz gençler bizlerden
işimlerimizi ve telefon numaralarımızı istediler. Biz daha söylerken onlar
yazmayı tamamlamış oluyorlardı bu ne hız inanılır gibi değil, yazdıklarına
şüphe edesi geliyor insanın. Dakikada kaç kelime yazarlar bilmiyorum imkansızı
başarıyorlar. Allah hepsini nazardan
saklasın hepsi birer cevher ve pırlanta mücevher. O gün yolda yanımıza
aldığımız gençleri de yine yanımıza alıp
Evcilerden ayrıldık.
Odunluk İskelesine gitmeye
karar verdik Öğlen saatlerinde dönüş hazırlıklarımıza başladık. Ayvalık tan
gelen bir haber üzerine arkadaşımız Sinan Kerimol acilen geri döndü. Eskişehirden Hakan Olgun karavancı dostumla görüştüm, onlarda bize
katılmak üzere vakit kaybetmeden yola çıktılar.
saat 15 de yola koyulduk.
Gençlerin neşesi hepimize bulaşmıştı, virüs gibi…. 16 da odunluk
iskelesindeydik. Daha önce de burada kamp kurmuştuk. Gittiğimizde gördük ki 4 adet çadır 8 kadar
genç kamp yapıyorlar. Biz de hemen onların yanında kampımızı kurduk. Yine birer
tane bira ile soluklandık. Gençler zamanı iyi değerlendirip hemen denize
girdiler .. Deniz kumluk, yanımızda bir
tane balıkçı iskelesi.. kamp alanımızın
neredeyse tamamı ıhlamur ağaçlarıyla dolu… mis gibi kokuyla ciğerleriniz bayram
ediyor.. alış-veriş mekanları çok yakın. Bir de karavancılar için olmazsa
olmazımız çeşme 50 m .
Yakınımızda.. balık lokantaları, kafeteryalar, market, hemen 100 adım
ilerimizde…
Akşam yemeğinde sayımız bir
hayli fazlaydı. Fisun hanım büyük bir
tencerede kuru fasulye ve yanına pilav pişirme işine girişti. Diğer karavanın
sahibi Yavuz Kopar abimiz ile konuşlanma işini üstlendik, her zamanki gibi..
yanında misafiri olan Ayşe hanım da salata ve içeceklerimizi hazırladı, masalarımızı
yerleştirdik, hazırlıklıydık. Bir çok sürprize karşı masamız sandalyemiz çatal
kaşık bardak tabak… restoran gibi.. hepimize yetti çok güzel pişen yemekler,
iyi hazırlanmış sofrada bu sefer şaraplarımızı sohbetle birlikte yudumladık. .. yemekten sonra bulaşık
işini kızlarımız üstlendiler. İş bölümünde çok iyi olduklarını söylemeliyim.
Akşam gençlerimiz yine kamp ateşi yaktılar. Kumun üzerinde çok güzel bir
görüntü oldu Çağdaş isminde çok yetenekli bir genç gitarı ile araya kendi
bestelerini de ekleyerek bir birinden güzel şarkılar türküler çaldı, söyledi..
ben de kendisine elimden geldiğince bağlama ile eşlik ettim. Saat 12 sularında
Hakan da bize katılmıştı, sanki hiç yol gelmemiş gibi hemen yerleşme işine
girişti, ardından çilingir sofrasını kurdu.. hem sohbet hem müzik.. arabanın
teybinden çalan halaylar, oyun
havaları ile gecemiz çok renkli geçti.
Saat 03 de bizler yattık, gençler denize girip
sabahladılar. Biz sabah kahvaltımızı yaparken uyuma sırası onlarda idi. Öğlen
saatlerinde hava yağmura döndü kapalı bir havada kampta oturmak yerine 10 km mesafede Kestanbol
kaplıcaları var oraya gitmeyi planladık. Öğleden sonra 2 araba ile kaplıcalara
gittik. Kükürtlü sıcak sularda yıkandık, temizlendik hem de bir güzel
yorgunluğumuzu attık.
Dönüşte yemek için
eksiklerimiz tamamlamak üzere alışverişimizi yapıp kamp alanına döndük. Gençler
kimi iskambil oynuyor, kimi tavla, kimi
okey.. ortam sakin görünüyordu ama oyunlar kızışmış bir haldeydi.. Bizler
çayımızı demledik, anlatamayacağım kadar keyifli sohbet başladı. Hakan geçmişte
kalecilik ve antrenörlük yapmış yaşadığı çok olay, anlatacağı çok hikayesi var..
anlat anlat bitmiyor.. dedim ya böylesi güzel bir sohbet hayatımda çok az olmuştur.
Bu arada akşam için erkekler mangal hanımlar yemek hazırlıklarımızı yapıyorduk.
Gençlerin bir kısmı hem kendi ihtiyaçları hem de eksik kalan alışverişi yapıyor,
bir kısmı karavanlarda eksilen sularımızı takviye ediyorlar.. imrenilecek bir
iş bölümü sonunda yine Çağdaş ve benim canlı müziğimizin eşliğinde akşam yemeği..
söylemeden geçemeyeceğim dünyanın en lüks lokantasında bunu yaşamak mümkün
değildir. Elbette hepsini yeri ayrı ayrı güzeldir ama bu başka bir keyif. Geceyi
gülme eğlenme sohbetle harmanladık.. Hani şu bizim rakı var ya rakı, ancak bu
kadar güzel bir ortamda böyle lezzetli oluyormuş bir kez daha anladık. Gecenin
ilerleyen saatlerinde yattık. Sabaha karşı şiddetli bir yağmur başladı..
sonrasında hızı biraz azaldı bu keyifli anı kaçırmak istemedim, çayı demledim
kapıyı açtım yağmuru izlemek istiyordum … baktım ben yalnız değilim anı yaşamak
isteyenlerde varmış.. sabah çayını birlikte içtik. Arkadaşlarla sohbetle
başlayan güzel bir gün oldu. Manzaraysa muhteşem…
uçsuz bucaksız bir derya önünüzde, sevdiğiniz ve huzur bulduğunuz dostlarının
yanınızda… gençler etrafınızda (gençlik aşısı gibi)
Sonrasında kahvaltı ve saat
12 suları ayrılık vakti geldi Hakan Geliboluya bizler Babakaleye gitmek üzere
hazırlıklarımızı tamamladık. Tekrardan bir araya gelebilmek ümidi ve isteği ile
vedalaştık. Çanakkale tarafına gitmek isteyen gençlerden bir kısmını Hakan aldı aracına.. Diğerleri de yine
otostopla okullarına döndü.. onlar
yoluna biz yolumuza koyulduk.
Saat 14 de biz Babakaleye ulaştık. Tarih kokan
topraklar buralar.. yolculuğumuz sırasında bir çok köyden geçtik, her tarafta
ören yerleri, eski şehirlerin kalıntıları, genellikle sessizlik hakim.. köy
yolların kısmen bakımlı.. sahil yolundan ilerlediğimiz için yeni yerleşim
yerleri ve betonlaşma içimizi burktu biraz.. doğayı doğaya teslim etmek
gerektiğine inananlardan olduğumdan belki bu burukluk..
Bu arada ve sonrasında Hakan kardeşim ile
iletişimi hiç kesmedik sürekli birbirimizi aradık. Geceyi kale surlarının
dibinde geçirmek üzere kamp hazırlığımızı tamamladık. Yağmur kesilmişti, hava
açık berrak ve güneşli bir hal almıştı. Hafiften bir rüzgar vardı ama üzerimize
ceket giyerek dolaşabiliyorduk. Akşam yemeğimizde sadece salata malzememiz
eksikti. Alışverişimizi yaptık, yemek hazırlığımıza başladık tabiki olmazsa olmaz
bira eşliğinde. Herkes gibi bizde çok heyecanlıydık, akşam Türkiye İngiltere
maçı vardı. Yürekler pır pır biz yemeğimize başlarken maçta başladı.. ilk
dakikada biraz üzüldük ama sonrasında Hakan ile rahatladık 1 - 1 olmuştuk.. maç keyifli idi şahsen ben maç
sonunda biraz üzülmeme rağmen milli takımımızla gurur duyuyorum ve başarılı
olmalarını temenni ediyorum. Gecenin ilerleyen saatlerinde tavla oynayıp çay
içerek sohbetimizi yaptık. Sabah kahvaltıya yine Ayvalık tostu hazırladım.
Sonrasında kaleye girdik.. sonradan iki kez tamir görmüş ve yenilenmiş bir
Osmanlı kalesi.. denizin tam yamacında.. geniş bir alan.. manzaranın tarifi
bile mümkün değil.. resimlerden fırlamış çıkmış bir şahaser gibi.. ak limana
indik sonra… hava çok güzeldi, bol resim çekildik. Öğlen saatlerinde dönüş
hazırlığımızı tamamlayıp yola çıktık. Yol üzerinde Behramkaleye uğradık. Sahil
yolunu takip ederek Küçükkuyu ya geldik. Anayola çıktık zevkli bir sürüş ile saat 16 da
Ayvalık karavan parka geldik, park ettik. Akşam yemeğinde Ayvalıktaki
dostlarımız ile park alanında toplandık.
Biz gezimizden, Mehmet İşaret arkadaşım gittiği Gaziantep Urfa
gezisinden, Atila Sarıoğlu Ankara
seyahatinden konuşarak güzel bir sohbet ile gezimizi ve günü tamamladık. Anlat
anlat bitmez… Şimdi sıra Grup arkadaşlarımızla 12 Haziranda Zeytinlide
yapacağımız 5 günlük karavan ve çadır kampı hazırlıklarında..
Herkese güzel kamplar ve geziler yapabilmesi
dileklerimle her şey gönlünüzce olsun. TURTLE VE BİZ İKİMİZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder